11 Nisan 2012 Çarşamba

İç boşaltma

Keşke hayat çocukluğumuzdaki gibi kalabilseydi. "Bu yaz 5'e geçtim." dediğimizde önümüzde daha uzun okul yıllarının olduğuna ve her sınıf atlayışımızda büyüdüğümüze(!) sevinsek ya da "Annem ev hanımı babam öğretmen." diyip nasıl korunaklı bir çatıda olduğumuzun farkına varabilsek tekrardan. Sonrasında okul bitişe yaklaşır,elinizde ne 32 kişilik sınıf arkadaşlarınız ne de annenizin babanızın sizin için yarattığı şato. Artık siz devleşmişsiniz aileniz ise gözünüzde ufalmıştır.Ufalmak küçümsemek değil, dertlerinizin sıkıntılarınızın birbirinize benzemeye başlamasından dolayı aslında onların da sizin gibi yaşamaya çalışan insanlar olmasındandır. Sonra oturup düşünürsünüz, acaba ileride nasıl bir hayatım olacak? ya da acaba nasıl bir insanla karşılacağım da kendime yeni bir aile kurduğumda o aileyi kendi anne babamdan ötede tutabileceğim? gibi. Söylesenize büyümenin neresi güzel. İnsanların gözlerinin içine bakarak attığınız kazıklardan memnun musunuz? Hırslarımıza bu kadar mı yenik düştük? Ya da neden insanlar hakkında bilmeden atıp tutmak yerine sadece yaşayıp görmeyi tercih etmiyorsunuz. Ben demiştim sana demek bu kadar mı tatmin edici bir insan için. Büyümek tiksindirici malesef. Keşke hayat hep "örtmenim burcu bana salak dedi." kadar basit olsa. Çünkü salak yerine konmak, bir insanın yüzüne baka baka salak denmesinden çok daha korkunç. Bu da benim ergenliğe dönüş yazım olsun o halde.İyi geceler...